23 Kasım 2008 Pazar

yabancılaşma


teknoloji hayatı kolaylaştırıyor, inkar edecek değilim. hatta çoğu zaman iletişim düzlemim tüm konuşmalar görüşmeler randevulaşmalar haberleşmeler telefondan değil, mail ya da msn yoluyla olmakta...kolay, elverişli, ucuz, işlevsel bla bla...
yüzyüze görüşmeye vaktin ya da imkanın olmadığı yerde sesle görüntüyle desteklenen konuşma daha doğrusu yazışma hatları ... bu hatları kullandığınız zaman, yüzyüze olan görüşmelerin avantajı olan diğer dilleri atlamış olmaktayız-jest mimik beden dili vs...ikonlar var ama onlar da olumsuz anlamda göze batan şeyler...bizi yansıtmamakta ama yansıtıyormuş gibi davranmaya zorlamaktayız.
niye yazdım bunu çünkü bu hatlar üzerinden yaptıgım görüşmelerde yaşadığım son sorun, benim a demem ile karşıdakinin bunu b anlaması.. haklıyım, haklı ve ikimiz de haklıyız çünkü sadece kelimeler üzerinden anlaşılmak ince bir maharet olsa gerek zira bedeninizin dahil olamadıgı muhabbetlerde yanlış anlaşılma-anlama olasılığı yuksek...espri yapıyorum derken kafa göz yarabilirsiniz...karşıdakini bilmeden kırabilirsiniz...haliyle ne kadar yakın gibi gözüksek de bu online muhabbetler de aslında gitgite yabancılaşıyoruz birbirimize..şöyle ki benim gülüşüm sadece bir ikona indirgeniyor ve herkesin gülüşü tek bir ikon oluyor...beni farklılaştıran sözcükler ifadeler net ortamında ne yazık ki hem hiç bir işe yaramıyor hem de beni "herkes"leştiriyor...yabancılaşıyoruz yüzyüze konuşmadaki seslere, mimiklere, bedenlere, gülüşlere...sadece :), :(, :* vs oluyoruz, üstelik birini kırma olasılığımızı da yükselterek...
kırdıysam özür...

20 Kasım 2008 Perşembe

ayakkabı alırken dikkat!!


ihtiyacımız olur ya da çok hoşumuza gider, beğenir -hoşlanır alırız...

elde ettiğimiz, bizim oldugu için mutlu oluruz...

devamlı giyerek, insanlara göstererek kendimizi onunlayken güzel, rahat, iyi hissederek "ayakkabı ile uyuma"nın farklı boyutlarına geçeriz...

zamanla yıpranır, elimizden geldiğince sileriz boyarız parlatmaya çalışırız ama "ilk zamanlardaki" gibi olmaz hiç, gözümüze eski yıpranmış olarak gözükür...

gene de giymeye devam ederiz, ta ki o güne kadar...

artık eskidiğine kanaat getirip atana ya da yeni bir heyecan uyandıran ayakkabı bulana kadar...

zevkle heyecanla içinde bulundugumuz ilişkiler, yeni bir çift ayakkabının kaderine ne kadar çok benziyor...yeni ayakkabı koleksiyonu yapanı da var, eskiyi atıp yenisini alan da...

kalbimiz içimiz benliğimiz geçmişimiz ayakkabı mezarlığı gibi...rengarek, çeşit çeşit....

18 Kasım 2008 Salı

son-bahar


niye sonbahar deriz yani bahar ortak kelimesinde tezatlığı oluşturan şey sadece son ve ilk kelimeleri, ötesi baharlarda bir benzerlik olması beklentisi...ama hayır benzerliği sadece son ek kelime. tomurcuklanma ile dökülme, mavi ile gri, yeşil ile sarı, ötüşen ve göç eden kuşlar, güneş ile yağmur, sıcağın hoş gelişi ile hoş gidişi...yılın son baharı evet, ama her sene tekrarlanan bir "son"...

bugün varlığını soğukluk, ressamları ve ressam olmayanları resim yapmaya yöneltecek olan manzara ve estetiği, yazmaya yöneltecek melankolik defresif ruh hali dışında dinlemekte olduğum müzik türünün değişimi ile anladım. yağmurla beraber hızlı bateri ya da "çıstak çıstak" ritmlerini bünyem kabul etmedi, "üzgünüm" dedi kulaklarım "bu zırvalıkları dinleyemem, dinleyebileceğimi aç lütfen"... haliyle müzik çalarda kulaklarımın onay verdiği gitar-keman kardeşliğini içeren, insanı yormayan yormazken müzik ve sözleriyle sonbahara uygun katmerli bir havaya sokan müzik türüne geçtim. söz dinledim ve bugun kendimi kulaklarım sayesinde sonbaharın içinde buldum...

ilk baharın tezatı, kendi yaşantımda müziğe ve kıyafete de yansıyor aslında, mevsim değişikliklerini ben takvimsel değil, bünyemin haberdarlığı doğrultusunda yaşıyorum. kendi içimde sanki "zıddımı" taşıyorum.bugun değişen "bana" merhaba dedim, haliyle günlük yaşamda kullandığımız melankoli kavramını Freud kaybolan birşeye duyulan özlemi içselleştirme olarak kullandığı için, öteki beni içselleştiren melankolik sürecim anathema müzikleri ile gösterişsiz bir şekilde başlamıştır, sessiz ve sakin.

hoşgeldin anathema güle güle tiskoo tiskoo partizaniiii

17 Kasım 2008 Pazartesi

...
ifade gücü adına hoşgeldin diyorum kendime
...