'80 darbesi, akabindeki anayasa, ortaya çıkan bir yani neo-liberalizm öteki yanı buram buram muhafazakarlık kokan "kısa yoldan zengin olma" hırsı ki kadınlar açısından bu da dolaylı zenginliğe yani "beyaz atından inip arabaya/özel yatına -uçağına binen ,prens olmasa da zengin olan koca hayali" pompalayan zihniyet, öteki yanda güçlenen türk-islam sentezi... sadece beni şekillendirmediler elbette, ya da ben sadece bunlardan beslenmedim. bunların gerisinde 80'leri o zamanı anlatan uyutan özendiren yaşatan kısaca özetini sunan filmlerdi beni biraz da "ben" yapan...
bu yazımda 80lerdeki kendimce dönemi çok guzel yansıttığını düşündüğüm ilk üç "kült" filmimi anlatacağım size, hayata ve ilişkilere, insanlara bakışımı derinleştiren, sorgulamamı sağlayan filmler bunlar, bunları izledikten sonra artık hiçbirşey benim için eskisi gibi olmadı...
3. numara: Listemizin ilk üçünde yer alan bu güzide film "kadınlığı" anlatışı ile çığır açan ve "babana bile güvenme" şeklinde özetlenecek şekilde erkeğe bakışı ifade eden "İFFET" filmidir. kızımız kenar mahalle kızı olarak muhafazakar kasap bir babanın büyük kızı olarak evlenip nohut oda bakla sofa bir yuvada sevdiceğiyle beraber mutlu mesut yaşamayı düşler. mahallenin yakışıklı taksicisini sever. taksici, bu dönem filmlerinde naro ve coşkundan sonra bireysel bir çaba ile tecavüz sahnesinde yenilik açan, çok söz getiren bir eylem gercekleştirir ki filmin adı bu eylemin niteliğini yansıtmaktadır. kızımızı kandırıp "namusuna" leke süren genç, parası bol olan başka bir kızla evlenir, kızımızın babası gerçeği öğrenir felç geçirir kız evden kaçar ki evlenmeden kolay yoldan filmde zengin olur. kimseleri sevmez, guvenmez ama bu arada "kadınlığının" getirdiği şuh hallerinin imkanlarından da sonuna kadar faydalanır. bu film, bence ülkemize "erkeklere güvenme, aklı fikri ya karıda olur ya parada" dedirten , erkeğin para -aşk denkleminde kadına nazaran parayı sececeği gerceğini anlatan guzel bir film, sürükleyici de...kadınlığın namus etrafında döndüğü sarmalda, bunu katı bir profesyonellikle aşan ve süper zengin olan ama buna rağmen "param var ama mutsuzum" şeklinde hep yalnız kalmayı gösterir. demek ki neymiş, taksi camında sıkışsa da kafan, iffetini/adını koruyacaksın ileride mutlu olmak için...
2 numara: ikinci filmimiz, yeni hacı-hoca olan yaşar alptekinin dans konusunda tolgahan'dan sonra yurdumuza kattığı en faideli şeylerden biri olan "Lambada/gençlik fırtınası" adlı filmi. adından da anlaşılacagı üzere isyankar bir haldedir film, "gençiz biz yer içer dansederiz" cümlesini kendini dustur edinmiş zengin ve zengin olmayı hedefleyen gençleri için tam bir 80'ler gençliği diyebiliriz...yaşar bu filmde, yetenekli ama fakir bir gençtir. ne hikmetse -sanırım yurtdışındaki dans patlaması nedeniyle- dansçı olmayı istemektedir. bunun yolu birilerinin yatagından gecmektir ve yaşarcık, süper güçlü ve zengin ama yaşına göre biraz büyük bir kadınla birlikte olmaya başlar, makyevelist bir tutumla "amaca giden her yol meşrudur" der ve bundan gocunmaz. artık farklı ve şaşalı bir yaşam onu bekler, ta ki zengin olan ama kendini fakir olarak gösteren esas kızla dansedip bu dans sonucu aşık olana kadar... paranın saadetle ölçülmediği zamanlara gönderme yapan bu filmde yaşarcık, aşk ile güç/para ikilemi arasında kalmıştır halbuki ne şanslıdır ki esas kız da zengindir...dans kültürümüze ayrı bir bakış getiren bu film, gençleri diskolara özendirmekle beraber oraları saf dans ve eğlenmek için yaratılmış mekanlar olarak göstermektedir, bu sterilize discolarda yaşar ve partneri dansederken diğerleri de daire olup çevrelerinde döne döne oynamaktadırlar, yeteneğe tam gaz saygı...bu film jigololuk kavramını ele almaktadır aynı zamanda, der ki ulu hocamız yaşar filmde, göz kamaştırsa da para mal mülk ne ki aşkın karşısında. ve yine yaşar ve süper esnek partneri lambada gibi yasak bir dansı bile istanbulda park bahce gece-gunduz demeden çeşitli yerlerde dansederek halkımıza göstermiş, halkımıza dansı sevdirmiş ve dansa bakışımızda olumlu ve yeni bir sayfa açmıştır. kendilerini tebrik ediyoruz bu anlamlı film için...
evetttt vee biirrr numaraaaaa:Tabi ki listemizde ilk sırada dönemin meşhur aktristleri olan banu alkan ve serpil çakmaklı'nın yer aldığı -ki bu yer alma ve iki starı buluşturması ile önemli bir çalışmadır bence- "bu ikiliye dikkat filmi" yer almaktadır. sarışın kızımız varlıklı bir ailenin gün görmüş evladıdır, sıkıntıdan dolayı tatil yapmaktadır zira hayata dair hiç bir kaygısı yoktur. alımlı ve hoştur. esmer kızımız ise varoşlarda yaşayan, çalışan ve biriktirdiği parayla lüks bir otele gelerek zengin birini "kapaklama" derdinde olan, zira bu yoksul hayattan ve onun sıkıntılarından bıkan bunu aşmak için de böyle bir çözüm bulan gene hoş ve güzel, ama hafif sarışının variyetini kıskanan bir kişiliktedir. ikisinin yolu gittikleri tatil köyünde kesişir ve aralarında gizli bir soğuk savaş başlar, sarışın kızımız esmeri avam bulur, esmer sarışını züppe...hedefteki erkekler de ortak olduğu içindir ki kadınlığa dair stratejiler havada uçuşur filmde. en dikkat çeken yan ise bu stratejilerin gene danstır. banucuk açık olan saçlarını savura savura bir sağa bir sola ağırlık verecek şekilde zıplaya zıplaya dönemin "yabancı müzik dansını" en iyi şekilde icra etmektedir, arkada yanılmıyorsam modern talking çalmaktadır. herkesin gözü üzerindedir, saçlarını savurdukça herkes şöyle bir bakar, serpilcik de bakar ama o kıskançlıkla bu yabancı kültüre "yabancı" olmanın getirdiği kıskançlık burukluk ve ona bir an önce dahil olma isteği ve hırsı ile bakar. şarkı biter banucuk herkesin hayran bakışları ile yerine döner ve sahneye esmer kızımız serpilcik çıkar, farklılığını yansıtarak hedefteki erkekleri etkilemek ister kimlik politikasının işin içine girdiği nokta budur çünkü serpilcik, kafasındaki kabarık saça taktığı koca tokası nedeniyle saçlarını değil ama belini poposunu savurur bir sağa bir sola, der ki dijeye "çal bir mastika" ve göbeğini kıvırta kıvırta poposunu sallaya sallaya -bedenini kadınlığını tatlandırarak oynar. öte yanda ise, batılı bir bakışın (banucuğun) "oryantalist" ve "avam" tepkisini görürürüz, aynı serpilin banucuk dansederken "bizden değil bu, bizdeni kendimizi kimliğimizi göstereceğim şimdi" diyerek misilleme olarak yaptığı dans gibi...serpilcik kendine süper güvenen "tanyeli" formatında dansını icra eder, savaş çok nettir,ganimet olacak olanların kafası karışır. bu film bence toplumumuzdaki gelir eşitsizliğini ve sınıf farklılığını çok guzel yansıtmaktadır, kaldı ki kadınlar arasındaki gerilimi de...bir yanda varoşlar, esmerlik, oryantal motifler, diğer yanda variyet, sarışınlık ve çeri çeri leydii şarkısını ve ona yaraşan dansı bilmeyi sağlayan bir batıya dönmüşlük...
bu ve daha nice filmlerin bana katkısı çok olmuşturi yadsıyamam...teorik bilgimi pekiştiren filmler bunlar, zira öğretici de... kafamı araba camlarından uzak tutarım, erkeklere pek güvenmem, dansı severim lambadayı daha çok severim, çeri çeri leydiyi de mastikayı da bilirim...
ısrarla izleyin ve hayata ve döneme dair tüm tüyoları öğrenin derim.
bana bu konuda ilham veren, kimi zaman ufkumu açan kimi zaman hatırlamamı sağlayan eren'e teşekkürü bir borç bilirim... bu yazı sana:)
4 yorum:
oryantale karşı lambada ve çeri çeri leydi olayını yakalaman süper olmuş. fekat diyorum ki mastika bu topraklarda daha çoook çeri çeri leydi eskitir.
o da doğru:))
çal bi 9-8'lik havamızı bulalım..yazı hoş olmuş filmler gözümün önünden geçti..zira bu ikililiği dönemin pek çok filminde görmekteyiz..mastikanın zaferi ama lambadanın içten içe.."asaleti" ile..
daha durrr:) zeynep değirmencioğlu serisi yapmayı da düşünüyorum:))bekleyiniz çok yakında!!!
Yorum Gönder